R.Betül Kanat Bir çok danışandan sürecin başında duyduğumuz ve artık çok alışıldık bir soru var; ‘’ Psikoterapi ne işe yarar, gerçekten konuşarak insan tedavi olur mu ?’’ Bu sorulara yanıt verirken bir ayağım nörobiyolojide olacak. Çünkü son yıllarda nöro-biyoloji alanında yapılan çalışmalar bu konuda ciddi ve umut vaadeden sonuçlar ortaya koyuyor. Belki zaman zaman danışmanın bile şüpheye düştüğü noktalarda nöro-biyolojinin ortaya koyduğu sonuçlar, insan beyninin yeniden şekillenme kapasitesinden bahsederken danışmanlığın bu değişimde olumlu manada çok büyük rolü olduğunu söylüyor. Bundan belki 50 yıl öncesinde beynin statik, yani değişmez bir yapı olduğuna inanılıyordu. İnsan yaşamının ilk iki yılında şekillenen beyin, o dönemde nasıl şekillendiyse, nöronal yolaklar nasıl oluştuysa hayatın geri kalanında da aynı şekilde devam ediyordu. Fakat son yıllarda nörobiyoloji alanında yapılan çalışmalarla birlikte beynin elastik bir yapıda olduğunu, değişebileceğini, yeni yolaklar oluşabileceği ortaya koyuldu. Yaşamın ilk yıllarında büyük oranda şekillenen beynin sağlıklı bir bağlanma gerçekleşmediğinde bozulan kimyası, Psikoterapi ile sağlıklı bağlanma gerçekleştirerek kişinin beynini yeniden yapılandırabiliyor. Çünkü Psikoterapi bir bağlanma biçimidir ve bu bağlanma biçimi nörofizyolojiyi düzenleme kapasitesine sahiptir. Amerika Tıp Birliği Dergisi ‘’Beyin görüntülemesi, moleküler biyoloji, ve nörogenetik alanındaki güncel araştırmalar göstermiştir ki, psikoterapi, beyin işlevini ve yapısını değiştirir. Bu tür çalışmalar psikoterapinin bölgesel, beyinsel kan dolaşımını, nörotrans vites metobolizması ifadesini değiştirdiğini göstermektedir. Bu değişimi nasıl yaptığına bakacak olursak Psikoterapinin sol beyinden gelen bir konuşma tedavisi olmadığını, sağ beyinden gelen bir duygulanım tedavisi olduğunu söyleyebiliriz. Yaşamın ilk iki yılında şekillenen kısım beynin sağ tarafıdır ve yaşam boyu rehberlik edecek duygulanımların merkezidir. Dolayısıyla duygulanımı düzenlemek için Psikoterapinin çalıştığı kısım, beynin sağ kısmıdır. Duygulanımın yeniden düzenlenmesi, güvenli bağlanmanın oluşması psikoterapide çalışılan temel konulardır. Bebeğin yaşamın ilk yıllarında bakım verenleriyle arasında oluşması gereken bağ ve bu bağdan yola çıkarak sağlıklı şekillemesi gereken beyin yapılanması psikoterapide yeniden ele alınan ve yaşamın ilk yıllarında oluşmamış bu ittifakı kişinin terapistiyle yeniden canlandırarak yeni bir hikaye yazmasını mümkün kılar. Bu açıdan baktığımızda Psikoterapi kişinin ikinci doğumudur. Bu ruhsal doğum, her doğum gibi başta sancılı olsa da yeni bir yaşamın ve canlılığın habercisidir