Stajyer Psikolog Halil Yılmaz Yaşamda izi silinemeyen ağır olaylar büyük korkuların, çaresizlik ve güçsüzlük duygusunun ortaya çıkmasına neden olur ve travmayı yaşamış kişilerin duygularını, düşüncelerini ve ruhsal durumlarını uzun süre etkisi altına alır. Bu tür olaylar “travmatik durum” veya “travma” olarak adlandırılır. Yaşadığınız bazı durumlar size anlamsız geliyorsa veya günlük hayatınızda bazı olaylara anlam veremediğiniz tepkiler veriyorsanız bu durumda geçmişinizde olan belki hatırladığınız ama bağlantı kuramadığınız belki de hiç hatırlamadığınız yaşanmışlıklarınızdan kaynaklı olabilir. Bu tür durumlara farklı bir perspektiften baktığımız zaman gerçekleştirdiğimiz her eylemin ve her tepkinin aslında bir açıklaması olduğudur. Bu durumlardan korkmanın veya garipsemenin yersiz olduğunu kabullenmek gerekir çünkü bu durumlar üstesinden gelinebilen ve çözülebilen durumlardır. Bir travma söz konusu olduğunda beyin derin değişikliklere uğrar bu tür durumları en rahat doğal afet, kayıplar gibi yaşantıların sonrasında gözlemeyebilmekteyiz. Bu tarz olaylara veya durumlara maruz kalan kişilerin beyinleri kendisini korumak için savunmaya geçer, yaşanılan olay veya durum geçtiği zaman beyin aktivitelerinin normale dönmesiyle davranışlarında normale dönmesi beklenir. Bu iyileşme ve normalleşme sürecinde herhangi bir engel ile karşılaşılırsa travmatize olmak dediğimiz durum gerçekleşir ve olayın/ durumun etkileri yerleşir. Geleneksel bakış açısına göre psikoloji travma durumunu zihnin üzerinde gerçekleşen etkiler olarak ele alır fakat bu bakış açısı durumun sadece yarısını anlamamızı sağlar çünkü beyin ve beden birbirinden ayrı düşünülemeyecek kadar birbirilerine bağlıdırlar ve bu etkileşim göz önünde bulundurularak bütüncül bir bakış açısıyla durum/ olayın ele alınması konuyu daha rahat kavramamızı ve iyileşme sürecini kolaylaştırıcı güçlü bir etmen olarak karşımıza çıkacaktır.